.bir gün içinde birçok gün yaşadığım zamanlar. uykudan uyandığımda yarım bir gün bitmişti zaten rüyalarda. hafif karanlık sokaklardan her zamanki güzergahta biraz daha seri adımlar atıyordum. aceleci gibi değil de daha bir heyecanlıydı adımlar. güneş doğup da ısıtacak düzeye geldiğinde içimde biraz burukluk, biraz özlem buldum. bir şeyleri hem kaçırmış hissi, hem de tam ve yerinde zamanında yakalamışım hissi biraradaydı.
.günler dolu dolu, içimde bitmemiş hikayeler. bugün hangi birinde yaşasam? en iyisi bugün hiçbir hikayeyi yeniden oynamaya kalkmayayım. nasıl olsa gün bitmeyen bir akışa ve yoğunluğa sahip, en iyisi kanepeye uzanmak. hiç bir şey yapmak zorunda olmamak, durmak, sadece öylece uzanmak. ne çok şey varmış bu duraksamayı bekleyen. demlenen duygular, haller, arka planda dönen düşünceler, ötelenen hayaller.
kendimi imha etme denemelerime rağmen hala varolduğumu hissediyorum. “yapamam” teranelerini bir kenara koyabilmeye başladım. vallahi de yaparım aslında elimden geleni. “geç kaldım” hissiyle iyice ötelenen hayaller bir adım ötede, meğer sadece “bunu yapmak istiyorum” netliğini içerde kendime söylemem gerekliymiş.
hep daha basit ve sade yaşamak isterken bütün bu yol boyunca baktım ki daha karmaşık ve idealist olmuşum. “topluluk olmadan olmaz”, “şu bahar bir gelsin”, “bunu da tamamlayayım” derken İstanbul’a keskin dönüş yapalı 4 sene olmuş nerdeyse. Ütopik hayaller bir yana gerçek ve içerden geleni bulmam bu yıllar içinde oldu şükür. Bir ucundan başlamalı ve artık bu yarı-göçebe halin bir ayağını bir yere koymalı derken çanakkale’de dedemin evine gitti aklım. ben bu fikirle hemhal olurken annem de içimi okur gibi bana destek çıkmak fikriyle imiş. Benim niyetimin netleşmesi ve dede evinde ve bahçesine gitme kararı bir dolu sıkışmışlık silsilesini çözdüğü gibi bir de destek oldu bana. Açık ve berrak artık zihnim, hiç tereddüt etmemişim gibi. Adım atmak için “beklemeye” ihtiyacım yok, zamanı geldi.
Bütün bu zamanı gelen şeylerle birlikte bir başka hal de geldi, biraz çapkınlık, biraz girişkenlik gibi. Ben rahatladıkça ve binlerce fikir ve ihtimal arasında gezinmektense yola çıkmayı seçtikçe içerde de bir şeyler hareketlendi. “korku” ve “çekiniklik” ile uzak kaldığım, üşendiğim şeyler de birer birer döküldüler önüme. bahar da geldi zaten artık biraz daha kıpırdanma, çiçeklenme zamanı dedim. Gezenti halimdeki “ürkek” ve “konfor alanı” içinde dolanan seyyah şimdi biraz daha uzak, bilmediği coğrafyalara “kontak” kurmak için gitme peşinde. Macaristan benim için coğrafya dersinden kalma bir ülke ismiydi, bir de 23 Nisan’daki halk oyunları, şimdiyse hareket severlerle buluşmaya bir Kontak Doğaçlama Festivaline ve ardından da plansız bir rotaya dönüşmekte.
Bildiğimi sandığım, gördüğümü düşündüğüm, fikrim olduğuna inandığım her şey bir yana, içerdeki sesi duymaya başladıkça oluveren hiçbir şey mucize değil. Rüyamsı hayaller belirginleşiyor, çizgileri netlik kazanıyor. hadi bahar yolları açılsın, çiçekler dolusu meyveler sunsun.
Fotoğraf: Mahmut Kuyaş (Kuş Okulu / Seferihisar-Ocak 2018)