her güne bir kuytuda uzanıp göğe bakıyorum, rüzgarı dinliyorum, soğuğu hissediyor biraz irkiliyorum. istemsizce okumaya kaptırıp, sonra kalem-kağıda sarılıyorum. sonra biraz uzanıyorum, yine bir dolu düşünce akıp geçiyor.
nerdeyim, nerelerde geziniyor duran bedenimin durmayan motoru zihnim? bugün günlerden ne, kimler nerede ne yapıyor, şehre gelince neler bekliyor beni düşünmeden daha çok susarak, mikro diyalog ve iletişimden kavramlar yükseliyor.
dahil olduğum, bıraktığım, yeni içine daldığım ya da çekinik kalıp kenardan izlediğim her oluşum /grup ile iletişimi masaya yatırdı bugün ayyaş şair. ceplerinde birikmiş ufak taşlar, dal parçaları, kağıtlara alınmış kopuk notlar serildi masaya. bir şey dahil olmak derken ne kadar içselleştirdiğim, yanımda, yağmur olan ile taşıdığımı ve var olan akışı sürdürmek, varsa bir şey benden çıkacak onu ortaya koymakla yetinmeyi seçtiğimi gördüm.
dahil isen oyuna, kurallara uyar ve nazikçe katılırsın. fazla söze gerek yoktur zaten, oyun biter başka biri başlar ve kendinden katacağını dayatmadan koyarsın masaya, masa büyük ve dinleyici, alacağını alır içine. dahil olmak ve dahil etmek yumuşak bi dokuya sahip. dahil eden değil davet eden vardır, dahil olmayı sen seçersin.
müdahil olursun bazen hızlı bir girişle bir oyuna, biraz gözlersin ortamı ve sunarsın önerini. içerde olmayı seçtiğinde dahilsindir zaten. dışardan bir iç göz gibi, müdahil olur dahiliyete vardırırsın eğer oyuna katılırsan.
müdahale ettiğinde dışardan bir eleştirmen gibi turuncu şeffaf içkin bi yanda, puron ağzında bi halde ya da belki paldır küldür girip öneriler, düzeltmeler yapansındır. içinde bulunmadığın halde hafif bir yetkin ve bilirim ben halinin kokusu alınır. dahil olanlar bunu anlar, çok da ses çıkarmazlar. oyun devam eder.
hayatta dahil olduğum her ne varsa / vardı ise ara ara “müdahale”ci benle karşılaşırım. karşı taraftan o müdahale’yi hissedersem de susup kalırım. içimde konuşma devam ede dursun, kapı eşiğindeki söylencelere kulak verir içerdekinin duymasına, sindirmesine izin veririm.
bana giren çıkan yok, zihnimin akışı bu yolda, nerde dursam bir şeyler gelecek belli ki. duraksamalar kapalı, kuytu köşeleri görmemi sağlarken toz topak ne varsa açığa çıktı. boğazıma oturmadan bırakıverdim buracığa.