günlerin birbirine girdiği, zaman genişledikçe bedenimin sıkıştığı bir dönem.
belirsizlikle kalmak ve orada öylece durmakla ilgili yeni gerçekler yüzeye çıkıyor içerden.
epeydir böyle yalın bir yalnızlık içinde kalmamıştım. çokça arzuladığım ve barışık olduğum bir hal idi. içinde kaldıkça değişik renkler ve tatlar vermeye başladı. yaşadığım mekanı, ev haline getirenleri, güzelliklerini ve ilginç detaylarını görmeye başladım. bir yandan da bu uzaklığın içinde kurduğum ilişkiler içindeki tavrımı, kabuklarımı ve içerde kırıla kırıla şekli bozulmuş yapıları duyumsamaya başladım biraz canım yansa da.
en yakınımda bir radyo, bir soba, bir daktilo ve bahçe var. en uzağımda da bütün dünya. dinlemek, yazmak, ısınmak ve toprağa dokunmak ile geçen günler bir ömüre yayılmış meğer. en uzağımdaki her şeyin de oldukça içinde idim. her yerde, her şeyde olma hali, dahiliyet ve hakimiyet şimdi giderek sönüyor içerde. daha derinden gelen sesler duyulur olmaya başladı. her sabah uyandığımdaki kuş senfonisinde sadece birkaç kuşun sesini ayırt ederbilmek gibi, içerden yükselen pek çok “yapalım hadi” dürtülerinin nerden geldiğine bakmak ve daha azı ile yetinebilmeye hazırlanıyorum. yükleri azaltmanın bir yolu da bu sadeliği bulana kadar çok sesli, çok renkli ve çok karmaşık olmaktan geçti benim için. hala da o sadeliği bulduğumu iddia etmiyorum elbet, yolda düzülen değil de süzülen bir kervanın parçasıyım.
fizikselden öte zihinsel olarak bir yolda olmanın getirdiği uzaklık hissi ve kendime yakınlık hissi şu an içinde bulunduğumuz dönemde dünya ahalisi olarak hep birlikte yaşadığımız bir durum. bir sürü garip alışkanlıklar geliştirirken bir sürü de şeyi “kaybetme” hissi yaşıyorum. uzaktan yakınsamaya çalışırken yolu kaybediyorum. bazı şeylerin değişmesi, dönüşmesi, kabuk atmasına bu kadar durağan bir yerden bakma şansım olmadığı için belki de bazen çok üzülüyor, üzebilecek eylemlere geçebiliyorum.
hiç durmadım ki hayatımda, tanıdık değil. hiç bu kadar uzak ve kendime yakın olmamışım meğer, alışmaya başlıyorum. biraz kırıp döksem de yeniden kurmaya ve gülümsemeye gücüm var. daha az ile varolmaya, biraz görünmez biraz kendime yumuşamaya..
yalın yalnız bir yolculuk için durakta bekliyorum, kimse yok. belki de tek yol durmak.