Sevdiğin bir şeyin bitmesini istemiyor insan. Dondurmayı kaşıkla kaşıkla dolsun kap yeniden yeniden. Ağzında kalan tat, midendeki hissi ve getirdiği bir dolu duygu ile.
Şimdi bir yaşanmışlığın içinden sıyrılıp da çıkınca arkada kirli kaplar mı görüyorsun, yıkanmamış çamaşırlar ve yaması gelmiş ayakkabılar mı?
Güzellikleri, neşeleri, heyecanları hatırlıyor bedenim, hatırladığı gibi bir ağlama hissi geliyor. Biten ya da değişen ilişkilenmenin sonunda kötüye değil güzelliklerin yası olabilir mi bu gözyaşları? İfade ederken sinirlendiğim hatta öfkelendiğim olsa da sessiz ve yalnız kalıp da zaman tanıdığımda içime oturan boğanın ağırlığı keyifli anların yası, yaşanmışlığın izi.
Mutlu bir fotoğrafın gerçekliğini sorguluyorum. Anda olan anda ve bedende kalıyor. Ben o kalanlarla dans ediyor ve yeniliklere açılıyorum. Görmekten, duymaktan ve kapsamaktan uzakta olana uzak, kendime ve destek verip de alabilenlere yakınım.
Heyecanla bir şeyi yapanı desteklemek, tereddütte olana cesaret vermek bazen de kendimce bir öneri yapmakta ve bunu alabilenle kaldığım bir yere geliyorum. Ben yapabilmeyi değil birlikte bazen zor olanı oldurabilme ihtimalinde yüzüyorum. İlişkinin öğretmenliğinde yalnız yürümeyi, koşmayı ve bilimum araçla yol alırken geleni de yanıma katarak gidiyorum.
Duymadığım, görmediğim, eleştirdiğim ve kaybolduğum zamanların da kaydı var elbet. Karanlık tarafımı kabarttığım ve yansıttığım hatta püskürttüğüm. Destek almayı tam da burda öğrenmeye başladım. Burda bana ayna tutan, sakince yön verebilen ve perspektifimi genişleten insanlara döndüm yüzümü. Her zaman aydınlık olmayan ve kapkara yüzümü, vurmadan savurmadan nazikçe sadece gösteren. Bana benim savrukluğumu ve vurdumduymazlığımı dans ederek, elimden tutup da manzaramı değiştirerek sunanlar var.
Ve işte destek almaya başladığım yer destek almaya gönüllü olmakla ve acıyla tatlısıyla kendinle çıplak bir karşılaşma gibiymiş. Güzellemeler bir kenara artık her şey öyle ya da böyle benim algım, gerçekliğim çerçevesinde, dengeli ve dengesizlik hep el ele. Bunun içinde oynayabilmek, çatışabilmek ve bakışıp barışabilmek ve yeniden başlamak.
Önce kendime barıştım, ve oyuna kimler kimler dahil oldu bilemezsiniz. Düşlediğim , hayal ettiğim, çabalamadan vazgeçtiğim şeyler akış içinde geliverdiler. Vazgeçmedim, ne sevmekten ne de ağlamaktan. Keza sevmek, üretmek ve hayal kurmak oyuna devam etmenin esası imiş! Ve bunu paylaşınca tadı damakta kalan, hatrı 40 yıllarca kalan kahve gibiymiş. Hatrınızda güzel kalsın bu hikaye. Ben sevmeyi sevdim, hala da seviyorum.
7 haziran 2024
Kapak Fotoğrafı: Aaron Burden from Pexels