.değişik günler geçiriyorum. kendimle kaldığım ve kalmadığım anlarda, yeni ve tanışıklıklarda, girdiğim ortamlarda yepyeni benler buluyorum.
.bencil denebilir, bireysellik de olur. dışarıya açıldıkça ve kendimi açtıkça içimde “ayyy ne biçim” gıcıklanma hissi karşıdakinden gelen bir tavırın sonucu değil de aslen benden yansıyan.
kimileri var konuşur, kimileri ortamda baskın olur. kimisi vardır istediği olsun diye diretir, kimisi de çekimser kalır. kimileri ona ayak uydurulsun ister, kimisi de ortama uyumlanır ve sürüklenir. bunların hiçbiri öteki değil, hepsi bende.
birkaç saat içinde bile binbir çeşit hal ve duygular gelip geçiyor. çeşit çeşit insan var, hepsi biricik, hepsi kendine özgü. kimisine yakın, kimisine mesafeli hissediyorum. ve bir dönem geliyor hepsi tersine dönüyor. hepsi benim, ben hiçbiriyim.
bazen bir tavır, bazen bir kelime, bazense bi bakış içime dokunuyor, iyi ya da kötü değil hiçbiri. hepsi kendince normal.
kendim olmayı, kendimi tanımayı her kurduğum ilişkide gözleyerek deneyimleme zamanları. ne olursa olsun kendim için, var olmak, görülmek-duyulmak ve sevilmek için yapıyorum. büyük seviyorum ve bu yüzden de çokça gülümsüyorum her halime. bazen sıkıcı, bazen kafası karışık, bazen net, bazen sert, bazen de uzağım. beni ben yapanları, kendimle ilişki kurmayı hep o dışardakileri, olanı biteni “sadece gözlemle ve izle” tavrıyla öğreniyorum, şaşırıyorum.
sinirlerim alınmış değil, kızabiliyorum. hep mutluluk ve şefkat dolu değilim, ben de kırgın ve buruk olabiliyorum. her zaman herkese aynı vericilikte değilim, kendime saklıyorum bazı şeyleri.
yola çıkıyorum, plan yapmıyorum, tökezliyorum, vazgeçiyorum, cesaret bulup yeni rotalara salıyorum kendimi. şimdilerde bütün “zorlayıcı”lıkları kucaklıyorum. oyun bu hayat, hem de her aşamasında kazanan kaybedeni yok.
kendimle tanışıyorum ve bu tanış olma hali her seferinde şaşırtıyor, gülümsüyorum.