İçeriğe geç
Anasayfa » (kendime) yakın olan.

(kendime) yakın olan.

hadi gelin biraz yolculuğa çıkalım zamanda. yakınlık ve mesafe kavramlarının anlamının değiştiği 2020 yılına zihnen bir gitsek. her şeyin uzak, temasın imkansız geldiği zamanlardı. o günlerden bugünlere yazdıklarım ve yaşadıklarım bana en çok “topluluk” ve “eşlik/yoldaşlık” dedirtmiş. geçmişe uzaktan bakınca öyle de böyle de topluluk oluvermiş ve eşlikçi(leri)m de oluvermiş. mesafeler kapanmış, yakınlıklar çoğalmış.

Sonbaharın güzel halleri geldiğinde, yapraklar dökülüp de zeytinler meyveye durduğunda yüreğim kocaman olmuştu. Büyük bir kavuşma, yıllardır beklediğim ama bilmediğim bir eşleşme yaşadım. Dünyaca kapandığımız bir dönemin ardından geç gelen bir bahar gibiydi güz mevsimi, açılmasın saçılmasın da ne yapsındı kalbim…

her buluşmanın ya da kavuşmanın yükselişinde bir de ayrılık varmış. şimdi o ayrımda biraz süründükten sonra ayağa kalkıp da silkelenip yeniden yollara düşmeye, bağlantı kurmaya, gelen tekliflere “hadi deneyelim” deyip de risk almaya daha yakınım.

bir film izler gibi arkama yaslanıp da baktığımda şeritten bazı kısımlar kopmuş ya da yıpranmış ve solmuş sanki. Sahneler kayboluyor, onların hissiyatı silikleşiyor. Şimdinin içinde her şey bir anda olmadıysa da süreçteki üstü kapatılmış notlar ortaya çıkıyor. Senaryoyu kim yazdıysa bozup yeniden çekme hakkına sahip.

Kendimi epeydir kendimle görmemiştim. Bu yolculuk nasıl başladı diye baktığımda önce günlük pratiklerimle, iç motivasyonumla olduğunu hatırladım ve yaşatıyorum. Sabahlara sessiz başlangıçlar, bahçeye göz kırpmalar, odaklı çalışmalar derken en çok da “bağlantı” kurma halleri canlı bu aralar.

Kendimle kurduğum kadar evle, etraftaki canlılarla ve belki biraz geriye attığım eski ve yeni dostlarla. Sosyal bir hayvan olarak ne kadar kendi içimizde dengeyi aramak, meditasyon ve bilimum farkındalık pratiği yapsak da nihayetinde bunun dünyayla buluştuğu ve hayata dokunduğu bir yan var. Kendi iç savaşlarımda yalnız da olsam beni dinleyen, bazen odağımı yönlendiren eşsiz dostlar sayesinde uzundur mağaramdaki yaşamımdan şimdi yeniden kendimle birlikte dışarıya da açılıyorum.

Denge de önemli bir mesele bu hayatta ve bir o kadar da bırakılası. Kendimi dengede hissedip de dışarıyla buluşamadığım zamanlar olabiliyor. Bu da bireysellikten bencilliğe o ince çizgide dans etmek gibi. Kendi alanımı korurken, dengemi sağlarken başkalarının da bu alanda dans etmesine ne kadar izin verebilirim. Kontak Doğaçlama pratiğinde olduğu gibi, bazen solo bir dansın içinde müthiş haller olagelebilir, tek başınıza dans ettiğinizi sanmayın. Mekandaki diğer insanlar, eşyalar ve dışardan gelen sesler de sizin şaheser solo dansınızın bir parçası. Hayata buradan bakmaya başladıkça bireysel olarak yaptıklarımı kendi mağaramda sürdürmeye devam etsem de bunun dışarıyla kurduğum bağlantılarla güçlendiğini algılamaya başladım.

Yakınlık ve temasın canlandırdığı, dürüstlük ve istikrarın üretken kıldığı, özen ve sevginin çiçekler açtırdığı bir dans alanı bu hayat. Kendimi görmek, gözetmek bireysel ihtiyaçları karşılamanın ötesinde birlikte yaşamı paylaşıp büyüttüğün çiçeklerle tüm bahçeyi beslemek ve coşturmak demekmiş.

Bir bahçeye bakıyorum her hayal kurduğumda, o hayalin peşine geldiğimi hatırlıyorum yeniden. Eşlikler değişir, topluluklar dönüşür. En nihayetinde kendi halimde olmaktan öte başkalarıyla da paylaşabilmek için o bahçeyi düşlemekteyim. Bir adım attığında bak nerdesin, kendime yakın, herkese(!) açık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir