İçeriğe geç
Anasayfa » Bilinmezliğe Uyanış

Bilinmezliğe Uyanış

Otobüs durağında bekliyordu, güneş gözüne girmesin diye kısmış bakıyordu ufka. Araçlar vızır vızır önünden geçerken gözleri boşlukta küçücük bir aralıktan hiçliğe düşmüştü. Bu bakışları tanıyordu içerden ama farkında değildi dalıp gittiğinin. Beklediği otobüsün freni ile gözlerini açtı ve yerinden bir hızla kalktı, nerdeyse düşecekti. Hızlıca toparlanıp atladı. Kartını bulup da okuttuğunda çıkan sesle anladı nerde olduğunu, nereye gittiğini bilmese de. Cam kenarında bir yer bulup yerleşti, güneşten kaçış yoktu, güneş gözlüğünü takıp bu sefer yolu seyretmeye koyuldu. Önünden geçip gittiği, yıllardır kat ettiği bu yeri tanımıyor gibiydi, yabancılaşmıştı. Birkaç durak sonra yerinden kalkıp herhangi bir durakta indi. Ilk ara dokağa daldı, gözleri hala boşluktaydı, en son ne zaman bu şehre gelmişti, şimdi neden buradaydı bilmiyordu, bilmesine gerek de yoktu. Inşaatlar arasında kalmış bir sokağın sonuna kadar yürüdü, sağa mı sola mı döneceğine karar vermeden adımlarına bıraktı seçimi. Daha sessiz ve evlerin seyreldiği bir noktaya gelmişti. Sokaklarda kediler ve ağaçlardan başka pek bir şey yoktu. Bozuk döşemeli kaldırımda bir denge oyunu oynamaya başladı, tam kenar bordürü üzerinde ipte yürür gibi adımlar atıyor ve hayatının son ayları zihninden geçiyordu. Düşmemeye çalıştığı zamanlar, düştüğünde yerden hiç kalkmak istememesi, şimdi de düşeyaza kalka kaldırım kenarında yürümek çok manidardı. 

Bir ağacın gölgesinde durdu ve göğe bakışlarını çevirdi, gözlerini açtı ve rüzgarı hissetti teninde. Bakışları canlandı, gözlerini kapadı ve bir süredir bedeniyle ayrı gayrı ve kopuk olduğunu fark etti. Bir anda dizleri çözüldü ve yere çömeldi, kimsenin duymasından kaygılanmadan hıçkırarak ağlamaya başladı. Tenini okşayan rüzgar, yakın bir dostun şefkatli eli gibi bedeninin etrafını sarıyorken daha da coşkuyla ağlamaya başladı. Nerede olduğunu, neden buraya geldiğini hatırlamaya başladı. Ne kadar sürdü bilmiyordu ama nemli yüzü ile hafif bir gülümseme eşlliğinde tekrar göğe bakışlarını çevirdi, renkler belirginleşti. 

Özür diledi, teşekkür etti ve ayrıldı ağacın yamacından. Yeniden kalabalık caddeye doğru yollandı ve bir sonraki otobüsle çok sevdiği bir semtine doğru yollandı. Telefonunu eline aldı, ilk aklına gelen ismi bulup aramaya karar verdi. Ne olduysa o hiçliğe bakan gözlerde yeniden bir yaşam ışığı belirmişti. Hayatında verdiği kararlardan vazgeçmediği için güçlü durması gerektiğine dair yanılgıyı o ağacın dibine yığılarak ve ağlayarak bırakmıştı. Kırılmasa yeni dallar veremeyecekti. Gücünü göstermeye çalışmadıkça yeniden yürümeye başlamıştı. 

Eskiden kahkahalar ve neşe, hüzün ve kırılmışlık dolu sokaklardan geçerken kendi dünyasını hatırladı. Geçmişte kurduğu ilişkiler, düşledikleri, düştükleri ve birlikte yükseldikleriyle sokaklarda yeni bir gözle yürüyordu. En sevdiği dondurmacıdan 3 top aldı ve kaşıklayarak yürümeye devam etti. Sıcak asfalttan serin dereye dalmış gibi ürperdi kaşları. Bedeni adım adım duyum duyum dolmuştu. Dışardan nasıl göründüğünü bilmiyordu ancak gözlerin üzerinde olduğunu bir an fark etti, aldırmadı buna ve devam etti yeniden keşfettiği dünyasında ilerlemeye. Tanıdık olanın rahatlığı, yeni olanın merağı ve bilinmezliğin heyecanı hepbirlikte karnında atıyordu. Uzaktan biri seslendi, sesi tanır gibi oldu, arkasını döndüğünde tanımadık bir dolu yüz arasından bir gülümseme yakaladı ve havada sarıldı daha temas etmeden. Nerde tanışmışlardı, neler konuşurlardı bir önemi yoktu, samimi ve içten bir temas vardı. Sarıldılar ve bir süre sadece sustular o kucaklaşma içinde. 

Gözlerini yatak odasında açtığında sabahın erken saatleri ve kuşların cilveli ötüşlerine eşlik etti kendi ıslığıyla. Rüyadaki sarılmanın içindeydi hala bedeni, kimdi, nereden çıkmıştı, nerede yaşanmıştı tüm olanlar bilmiyordu. Bu bilinmezliği kucaklayıp güne başlamaya, yaşamaya geri döndü. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir