.zamanın içinde duran ben şimdi sanki geçmişe yolculuk yapıyor. yavaşladığım, hafiflediğim, yeniye ve kontrolsüzlüğe daha kolay teslim olduğum doğrudur.
hayatımda sürekli bir hareket, yer değiştirme, stabil ama mobil olma hali mevcut. sürdürdüğüm 3-5 kalem dışında her şey fazlaca hızlı değişime açık ve takip edilemez.
uzun süredir düzenli yaptığım, tutunduğum ve istikrarla sürdürdüğüm tek şey sanırım sabah rutinlerim ve pratiğim.
2014′te hayatımda yine bir U dönüşü yapıp İstanbul’a geldiğimde tamamen kopardığım bağları yeniden örerken ince ince bilemezdim bu kadar kalabileceğimi. son 3 senemi adadığım o güzel sabah selamlaşmaları, kendi içime dönmelerim, dışarı açılıp coşmalarım, dengesiz duygusal dalgalanmalarımla birlikte beni törpüledi, yonttu ve aynaya bakabilmemi sağladı. kendimde görmekten çekindiğim ne varsa ahanda matın üstünde, ahanda kelimelerimde, sessizliğimde, yürüyüşümdeydi ve her sabah selamlaştım usanmadan. arada koşarak kaçasım, kimi zaman da hiç gitmeyesim geldi.
velhasıl oldu sene 2018, koparıp bağlarımı gittiğimde dağlara 2012 idi sene. o zaman bu zaman çok şeyler değişti bende ve çevremde. kendimi adadığımı düşündüğüm her yolda (doğal mimari, gönüllülük, gıda toplulukları, toprak, beden) heyecanla ve çokça emekle yaptığım her şeyin birarada durabileceği bir yer hayali belirdi. sabah selamlaşmaları diye adlandırdığım Ashtanga yoga pratiği bütün bu yollarımın eşlikçisi oldu ve benle her yere geldi, beni bir yerlere bile götürdü.
her sabah selamlaşmasının tadı başka imiş, ve bu yol tek başına yürünse de bir destek, bir yol gösteren, bir eşlikçi çok mühimmiş. işte şimdi bir son ya da ara gibi de olsa 3 senedir beni şehirde tutan en büyük bağlardan biri kopuyor. bu hüzünlü de olsa çok güzel bir kopuş, yeni bağlantılara yer açıyor.
“ee hadi gidiyorum ben artık” derken çok daha rahat, arkamda çok da bir şey bırakmadığımı hissettiğim bir dönem başlıyor. Şenol ve Bilge sayesinde desteklenmiş hissetiğim bu yolculukta şimdi artık “yer”leşmek ve “yerimi(zi)” bulmak niyetiyle adımlar atıyorum. İstanbul’da kalabilmemin en büyük motivasyonu imiş meğer. Şimdi ise gidebilmenin özgürlüğü ve cesaretini bırakarak tatlı bir hoşçakal diyebilirim.
en son neyi 2 seneden fazla sürdürebildim diye baktığımda sadece o sabah selamlaşmaları kalıyor elimde. kendime bakıp da devam etme cesaretini hatırlattıkları için bütün Ashtangilere selam olsun.
yaşlı bir zeytin ağacının gölgesinde olabildiğimiz günlere niyet, hadi bakalım.